Yağlar (lipitier); karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşur. Yapılarına azot ve fosfor elementleri de katılabilir. Suda çözünmez. Ancak alkol, eter gibi organik çözücülerde çözünür. Yağlar; yapıcı, onarıcı ve düzenleyici role sahip olduklarından canlılar için oldukça önemlidir. Hücre zarının yapısına katılır. Bazı yağlar, hormon ve vitamin olarak düzenleyici role sahiptir. Alınan besinlerdeki proteinlerin ve karbonhidratların fazlası, yağa dönüştürülerek depolanır. Yağlar hafif olup, hidrojen oranı fazla olduğundan oksijeni solunumla yıkıldığında karbonhidratlara göre iki kat fazla enerji verir ve bol miktarda metabolik su oluşturur.
Kış uykusuna yatan memeliler, göçmen kuşlar ve çöl hayatına uyum sağlamış develer vücutlarında bol miktarda yağ depolar. Hayati organların etrafını saran yağ tabakası, iç organları darbelere karşı korur. Yağ tabakası, yalıtım görevi yaparak ısı kaybını engellediğinden balina, fok, kutup ayısı gibi memelilerde deri altında fazla miktarda depolanır. Sinir hücrelerinin etrafındaki yağ, elektriksel yalıtımı gerçekleştirir. Deri, kürk ve tüylerin üzerindeki yağ tabakası suya karşı koruyucudur. Bazı yağlar, bitki hücrelerinde ışık enerjisinin soğurulmasına yardımcı olur. Biyolojik açıdan en önemli yağlar; trigliseritier, fosfolipitier ve steroitlerdir.
A) Trigliseritler
Trigliseritler doğada en çok bulunan ve hayvanlarda depo edilen yağ çeşididir. Yağ asitleri ve gliserol olmak üzere iki çeşit monomerden oluşur. Gliserol üç karbonlu bir alkoldür. Yağ asitleri karbon atomu sayıları genelde 4 ile 24 arasında değişen uzun zincirlerdir. Trigliseritlerin sentezi sırasında bir molekül gliserol ve üç molekül yağ asidi, esterleşme tepkimesi ile birleşir. Bu tepkime, bir dehidrasyon olayıdır. Tepkime sırasında gliserol ile yağ asitleri arasında üç adet ester bağı kurulur ve üç molekül su açığa çıkar.
Trigliseritlerin yapısına katılan yağ asitleri, doymuş ve doymamış yağ asitleri olarak iki gruba ayrılır. Doymuş yağ asitlerinde karbon atomları arasındaki tüm bağlar tektir. Doymamış yağ asitlerinde ise karbon atomları arasında çift bağlar bulunur. Bu durum yağ asitine esneklik kazandırır. Doymuş yağ asitleri içeren trigliserite doymuş yağ denir. içyağı, tereyağı gibi hayvansal yağların çoğu doymuş yağ olup oda sıcaklığında katı hâldedir. Zeytinyağı, mısır özü yağı, ayçiçeği yağı gibi bitkisel yağlar ile balık yağı, bir ya da birden fazla doymamış yağ asidi içerir. Bu yağlar doymamış yağ olarak adlandırılır ve oda sıcaklığında sıvı hâldedir. Doymamış yağlar sağlık açısından daha yararlıdır. Hayvansal yağların fazla tüketilmesi, kan damarlarının iç çeperlerinde plak oluşturup kan akışına engel olduğundan kalp-damar rahatsızlıklarına yol açabilir.
B) Fosfolipitler
Fosfolipitler; gliserole bağlı iki yağ asidi ve bir fosfat grubundan oluşan yağ çeşididir. Fosfolipitler hücre zarının yapısına katılır. Fosfolipitlerin fosfat uçları hidrofilik (suyu seven) ancak yağ asitlerinden oluşan kuyruk kısımları hidrofobiktir (suyu sevmeyen). Bu nedenle sulu ortamda fosfolipitlerin hidrofobik kısımları içeri, hidrofilik baş kısımları da dışarı bakacak şekilde çift katlı tabaka oluşturur. Hücre zarında bulunan fosfolipitler bu şekilde düzenlenmiştir.
C) Steroitler
Monomer yapılı bir yağ çeşidi olan steroitlere kolesterol ve omurgalı hayvanların eşeysel hormonları örnek verilebilir. Kolesterol, hayvan hücre zarlarının bileşeni olup zarın akışkanlığını artırırken esneklik ve dayanıklılığını da Sağlar. Ayrıca bazı steroitler testosteron, östrojen gibi hormonların öncü maddesidir. Kolesterol omurgalılarda karaciğerde sentezlendiği gibi besinlerle de alınır. Safranın yapısına katılır. Yumurta sarısı, tavuk derisi, sakatat ile ıstakoz, karides gibi deniz kabuklularını fazla tüketmek kanda kolesterol seviyesini yükseltir. Bu durum damar sertliği ve tikanıklığına yol açar. Kalbi besleyen damarlar tıkanırsa kalp krizi, beyni besleyen damarlar tıkanırsa bilinç kaybı ve felç görülebilir.