Üzerinde düşünülmeden verilen tepkilerden sonra kullandığımız Tavlov’un köpekleri gibi! benzetmesinin mimari İvan Petrovitch Pavlov, çağrışım ve öğrenme alanında yaptığı çalışmalarla çığır açmakla kalmadı, sürekli kulakların’ çınlattığımız için, aynı zamanda gündelik hayatın reyting listelerine de girmiş oldu. Peki bunu nasıl yaptı? Pavlov, bilim tarihine ‘şartlı refleks’ olarak geçen kuramı bulmuştu. Çağdaş psikolojinin pek çok alanında etkisi hissedilen Pavlov, fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları ile psikofizyoloji ve deneysel psikolojiyi de derinden etkiledi. İşte refleks kavramının üzerindeki sır perdesini kaldıran adamın hikayesi. Rusya’nın bir taşra kasabasında köy papazının 11. çocuğu olarak dünyaya gelen Pavlov, 7 yaşında geçirdiği kazada kafasına önemli bir darbe alınca, 11 yaşına kadar okula gidemedi. Babası, teoloji eğitimi almasını planladığı Pavlov’un parlak zekasını fark edince fikrini değiştirdi ve onun bilim adamı olması gerektiğine karar verdi. Bu yüzden 1860’ta papazlığa hazırlanma niyetiyle Öğrenme, duyum, algı, performans, motivasyon, bellek, dil, düşünme, iletişim ve problem çözme, yeme, okuma gibi davranışların altında yatan fizyolojik süreçlerin araştırılmasıyla ilgili dal. Başladığı teoloji okulundan ayrıldı.
Zaten kendisi de, henüz çocuk yaşlarda gittiği kasaba okulunda, Darwin’in teorileri ile tanıştığında, ilahiyat eğitiminin kendisine göre olmadığına karar vermişti. Bu aşamadan sonra Pavlov’un hayatının yönü tamamen değişecekti. Orta öğretim yıllarında, öğretmeninin teşvikiyle su yüzüne çıkan araştırma merakı, zamanla yaşam boyu sürecek bir tutkuya dönüştü. Eğitimini, yaşadığı kasabada tamamladıktan sonra Petersburg Üniversitesi Doğa Bilimleri Fakültesinde tıp okuyan Pavlov, hiçbir zaman gerçek anlamıyla hekimlik yapmadı. Zaten tıbbi da bu alanda çalışmak için tercih etmemişti. Tek amacı bilimsel çalışmalarını sürdürebileceği bir laboratuvar açmaktı. Bir süre sonra, özel bir klinikle birlikte küçük çaplı bir laboratuvar kurdu ve çalışmalarına burada devam etti.
Fakir ama yoluna sadık bilim adamı! Pavlov’un hem çocukluk yıllarında, hem de eğitim ve çalışma hayatı boyunca belirleyici olan faktör, yoksulluk oldu. Çok zor şartlarda ve kısıtlı imkanlarla aldığı eğitiminden sonra, yine kısıtlı şartlarda çalıştı. Uzun bir süre asistan bile tutmadan çalı-şan bilim adamı, ancak yaptığı deneyler ses getirdikten sonra Petersburg Askeri Tıp Akademisi’ne profesör olarak atanabildi. Bir süre sonra da Deneysel Araştırma Enstitüsü’nün başkanlığı-na getirildi. Yoksul, ancak her güçlüğün üstesinden gelebilecek kadar inançlı olan Pavlov’un en büyük yardımcısı eşi Sara oldu. Onu, günlük hayatın rutinlerinden ve sorumluluklarından Kurtarırken, bir anlamda gözü kulağı haline geldi. Eşiyle bir evi paylaşacak ve bir apartman dairesi tutacak kadar maddi gelire sahip olmayan Pavlov, geceleri laboratuvardaki bir yatakta uyurken, karısı akrabalarının yanında kalıyordu! 1883 yılında doktora tezini hazırlarken ilk çocukları doğdu. Zayıf ve sağlıksız olan bebek, ailesinin ona temiz havalı, kırsal bir bölgede yaşama imkanı suna mamasından dolayı ölecekti. İkinci çocukları olduğunda ise, eşi ve oğlu, bir akrabalarının yanında pansiyoner olarak kalıyordu.
Pavlov’un işsiz-güçsüz, eğitimsiz bir insanmışçasına, hayatı boyunca yaşadığı maddi sorunlarından haberdar olan öğrencileri, konferansları karşılığında ona bir miktar para bile vermişti. Fakat Pavlov’un gözü bilimsel çalışmalarından başka hiçbir şeyi görmüyordu. Bu parayı da laboratuvarındaki çalışmalarında kullandığı hayvanları için harcamayı tercih edecekti. Maaşını çekemez, tramvaydan düşer… Kendisini bilime adayan Pavlov’un, giyim, kuşam ve alışveriş gibi günlü kritüellerle de ilgisi yoktu. Neredeyse bir keşiş gibi yaşıyordu, bile denilebilir. Bu işleri kendisi adına yapabilecek birileri bulunursa ne ala, ancak bulunmadığında mutlaka bir sorunla karşı karşıya kalırdı. Akademide ders verdiği yıllarda, maaş tarihini unutan profesöre, parasını alması gerektiğini sürekli karısı Sara hatırlatırdı. “O kendisine bir takım elbise alma konusunda bile güvenilemeyecek birisidir.” diyen Sara, eşinin normal hayatın akışından kopukluğunu böyle dile getiriyordu. Bununla ilgili bir başka anekdota göreyse, 73 yaşındayken laboratuvarına gitmek için bir tramvaya binmiş ve tramvay durmadan inmeye çalıştığı için düşüp bacağını kırmıştı. O sırada trende bulunan ve olaya şahit olan bir yolcu “Burada çok zeki ama ayağını kırmadan tramvaydan nasıl ineceğini bilemeyen bir adam var” ifadelerini kullanacaktı. Hayatın diğer alanlarında beceriksiz görünen ve günlük hayata adapte olamayan bilim adamı, konu kendi işi-ne geldiğinde son derece hassas davranıyordu. Hatta ihtilali bile bahane kabul etmeyecek kadar! Anlatılanlara göre, 1917 Rus İhtilalinin yapıldığı gün, yollardaki askerlerden, onların kontrollerinden ve ortalığa dökülen kalabalıktan dolayı, işine bir saat geciken asistanı kendisinden sıkı bir azar işitir.
Kızgınlığı karşısında, “İhtildl yüzünden geciktim.” diyen asistanı, hocasını yine sakinleştiremez ve Pavlov’dan, “Bir bilim adamının, ölüm dışında ihtilal veya herhangi bir olay dolayısıyla çalışmalarını bir saat bile geciktirmeye hakkı yoktur” cevabını alır. Şartlı mı şartsız mı! Ünlü bilim adamı laboratuvarda uykusuz geçen yılların karşılığını almaya başlamıştı. ‘Sindirim Bezleri Üzerine Çalışma’ (Lectures on the Work of the Principal Digestive Glands) adlı yapıtıyla 1904’te Tıp ve Fizyoloji alanında Nobel ödülünü aldı. Nobel alan ilk Rus bilim adamı olan Pavlov’un, akut deneye karşı kronik deneyi kullanması, metodolojide önemli bir aşama olarak kabul edildi. İşlediği ana tez, sindirim dahil, bedensel tüm fonksiyonların sinir sisteminin denetiminde olduğuydu. Tabi, o zamanlar horinonların sindirim sürecindeki rolü bilinmiyordu. Cerrahi yeteneği sayesinde köpeklerin midelerinde, tükürük bezlerinde ve pankreatik bezlerinde fistüller (iki organ ya da iki doku yüzeyi arasında normalde olmayan bir bağlantı) oluşturarak, başka bakımlardan sağlıklı olan bu hayvanlarda, bu organların fonksiyonunu inceledi. Nobel’i almasına rağmen Pavlov’un bilim dünyası tarafından tanınmasına neden olan başka bir şeydi: köpekler üzerine yaptığı deneyler.
Hatta bu nedenle Türkçeye bile bir deyim kazandırmıştır. Birine “Pavlov’un köpekleri gibi. . . ” dendiği zaman, bunun ne anlama geldiğini herkes çok iyi bilir! “Düşünmeden, yani otomatik olarak yaptığımız davranışlar ve gösterdiğimiz tepkiler acaba öğyenilebilir mi?” sorusunu kendisine soran bilim adamı, bu sorunun cevabını köpekler üzerine yaptığı deneylerde aradı. Kapalı yerde tuttuğu bir köpeğe zil sesinden sonra yemek veren Pavlov, önce, havyan üzerinde herhangi bir tepkiye rastlama& Ancak kısa bir süre sonra bunun alışkanlık yaptığını ve köpeğin zil sesinden sonra yemek beklediğini keşfetti. Zil sesi duyduğunda köpek, yemeğin geleceğini biliyor ve ağzı sulanıyordu. Aynı deneyi farklı bir şekilde tekrarlamak isteyen Pavlov, bunun için de, köpekleri uyarmak için zil sesi yerine birbirinden farklı iki ışık kullandı. Çember ışıktan sonra köpeğe yiyeceğini verip, oval ışıktan sonra vermeyen Pavlov, köpeğin bu duruma da refleks geliştirdiğini ve bir süre sonra çember ışığa tepki verirken, ovale vermediğini gördü. Daha sonra, oval ve çember ışığı birbirine karıştırarak aynı deneyi tekrarlayan bilim adamı, köpeğin hırçınlaşarak havlamaya başladığını gözlemledi. Tezini ispatlamak için farklı deneyler ortaya koyan Pavlov, bu aşamadan sonra ‘koşullu refleksten kurtulma’ aşamasına geçti. öğrenilmiş çaresizlik Şartlandırdığı köpekleri aynı yolla çözmeye çalışan Pavlov, bu defa yaptığı deneylerde zili çaldı, ama yemeği vermedi. Köpekte bir süre sonra beklenti zayıflarken, deney süresi sonunda da koşullanma ortadan kalkmıştı. Zil sesine karşılık köpekte hiçbir refleks görülmedi. Deneyimle kazanılan ve kaybedilen refleks, salt fizyolojik bir olay değil, psikolojik bir davranıştı. Pavlov’un ulaştığı bu sonuç, Davranış Psikolojisi (Behaviorism) denilen sahanın temelini oluşturacaktı.
Şartlı refleks konusunda, bitişiklik, habercilik, pekiştirme, sönme, genelleme, ayırt etme, birden fazla uyarıcıya koşullanma ve gölgeleme kavramlarını ortaya koyan ve bu durumları inceleyen Rus bilim adamı, bunların da ötesinde günlük hayatımıza, sıklıkla kullandığımız bir kavramı da hediye etti. Aslen psikolojik olan, ancak toplumsal konularda sıklıkla kullanılan, öğrenilmiş çaresizlik kuramı Pavlov’a aittir ve bu deneyin bir parçasıdır. Şöyle ki; insan veya bir canlı ne yaparsa yapsın durumu değiştiremeyeceğini öğrenirse , bütün olumsuz durumlar karşısında pasif kalmayı tercih eder. Öğrenilmiş çaresizlikte kanaati tamamlamak ya da cezadan kaçınmak için davranış göstermeye karşı isteksizlik, pasiflik , korku, depresyon ortaya çıkar. Ölüm döşeğinde bilim merakı Tüm sanat ve bilim adamları gibi Pavlov da ülkesindeki yönetimle iyi geçinemiyordu. Sovyet rejimi ile olan ilişkileri karmaşık ve kötü olan bilim adamı, hükumeti ve devrimi açıktan eleştiriyordu. Stalin’e eleştiri mektupları yazan ve bilim toplantılarını boykot eden Pavlov, bununla birlikte hayatının son yıllarında siyasi otoriteyle barış içinde yaşadı. Muhalif tavrına rağmen, bilim adamlığı sıfatı ile Rus hükumetinden cömert yardımlar alan ve baskıdan uzak kalan Pavlov, hayatının sonuna kadar da bilimsel çalışmalarını sürdürdü.
Ekim Devriminden sonra Len.in’in çıkarttığı özel bir kararname de Pavlov’un yaşam ve çalışma şartları düzeltilmişti. Hatta kendisine bir biyoloji istasyonu bile kurulmuştu. Pavlov hayatının son devresinde sinir patolojisi ile ilgilendi. Deneysel nevroz kavramını geliştirdi. Son önemli çalışması Sovyet Büyük Tıp Ansiklopedisi için yazdığı Şartlı refleks maddesiydi. Her ne kadar Sherrington’un buluşları, Pavlov’un yayılma ve yoğunlaşma kuramının yıkımına sebep olsa da, Pavlov’un çalışmaları, psikoloji ve psikofizyoloji konularındaki bilgi birikiminin temellerini oluşturmaya devam etti. Hastalandığında kendi hastalığını inceleyecek kadar bilim tutkunu olan Rus alim, zatürreden yatağa düştüğünde bile bir doktor çağırarak şunları söylemişti: “Beynim iyi çalışmıyor, saplantılı duygular ve istemsiz hareketler ortaya çıkıyor; kangren yerleşi-yor olabilir” Doktoru ile bu belirtilerin anlamını tartışan Pavlov, bu tartışmadan sonra uyudu. Uyandığında eşini son kez dünya gözüyle gördü, ardından vefat etti.
NOTLAR
- Sindirim sistemi üzerine yaptığı önemli çalışmalarla 1904 yılında Tıp ve Fizyoloji alanında Nobel ödülünü alan ilk Rus bilim adamı oldu.
- Asıl ününü köpekler üzerine çalışmalarıyla kazandı. Daha hayattayken ‘Dünya Fizyolojisinin Prensi’ olarak kabul edilmiş, köpeklerin tükürük bezlerini beyinlerine açılan bir pencere olarak görmüş, yaptığı binlerce deney sonucunda meşhur koşullu refleks kavramlarını oluşturmuştu.
- Bolşevik devriminden sonra Sovyet yönetimi, kendisini el üstünde tuttu. Bu, belki de onun yöntemiyle ‘Halkların’ Marksist ideolojiye kolayca koşullandırılabileceği beklentisinden ileri gelmişti.
- Hastalandığında bile kendi hastalığını inceleyecek kadar bilim tutkunuydu. Zatürreden yatağa düştüğünde, doktorlarıyla kendi hastalığının bilimsel yönlerini tartışmıştı.
- Kendisi ünlü kuramcı Darwin’i okuyarak din adamlığından bilime yönelirken, torununun torunu Konstantin Leon İdas Pavlov, Yalova depreminden sonra yardım çalışması için geldiği Türkiye’de Müslüman olup, Barbaros ismini aldı.
- ikinci kuşaktan torunu Dmitry Pavlov, İngiltere’de tanıştığı Türk kızı Duygu Taşlıca ile Eskişehir’de Ağustos 2007’de dünya evine girdi.
- Koşullu refleks üzerine çalışmaları sadece tıp alanında değil, reklamcılık sektöründe de, tüketicileri daha çok alışveriş yapma yönünde kışkırtmak/teşvik etmek için sıklıkla kullanılıyor.