Babıali Baskını Nedir? Nedenleri Ve Sonuçları Nelerdir?

 

Babıali Baskını Nedir Nedenleri Ve Sonuçları Nelerdirİstanbul 1913 yılında uzun süredir görülmemiş sertlikte bir kış geçiriyordu. Ama İstanbulluları kaygılandıran bundan çok, siyasal durumun gerginliğiydi: Balkan Savaşının en acı günleri yaşanıyordu. Bulgarlar Çatalca önlerine gelmişlerdi, Edirne düşmek üzereydi. Hükumet otoritesi dağılır) gitmişti. işte bu ortamda, İttihat ve Terakki Cemiyeti, bir süredir şiddetlendirmiş olduğu muhalefeti, hükumeti devirme eylemine dönüştürdü. 23 Ocak 1913’te ittihatçıların önde gelenlerinden Talat Bey ve Yarbay Enver Bey, 150-200 kişilik bir grupla hükumetin bulunduğu Babıaliyi bastı, Kısa süren çatışmada nöbetçi subay ve erlerle, İttihatçılardan bir kişi olmak üzere toplam 10 kişi öldü. Harbiye Nazır. Nazım Paşa (1848-1913) müdahale etmek istedi; Enver Bey’in kısa süre önce “siyasete karışmayacağına asker ve namus sözü vermiş olduğunu” anımsattı, ama sözlerine devam edemedi. Bir kurşunla öldü. Ateş edenin Enver mi, yoksa İttihatçıların ünlü silahşörlerinden Yakup Cemil mi olduğu anlaşılamadı.

Baskıncılar hemen Sadrazam Kamil Paşa’nın yanına giderek çekilmesini istediler; istifa etmemek için ülkenin içinde bulunduğu güç koşulları gerekçe gösteren Kâmil Paşa’ya silah zoruyla işten el çektirdiler. Sonra Saray’a çıkan Enver Bey, Sultan Reşat’ı da sıkıştırarak Sadrazamlığa Mahmut Şevket Paşa’nın (1856- 1913) atanmasını sağladı. İttihatçılar 1908’de üstlenmeye cesaret edemedikleri iktidarı artık doğrudan doğruya devralıyorlardı. İttihatçılar başlangıçta kendilerinde devret yönetme yeteneği görmemişlerdi. Makedonya’dan gelen eylemciler, çoğulukla öğrenimleri yeterli olmayan, genç, deneysiz, tanınmamış kişilerdi. Bu durumda iktidara talip olmakla toplumun ağır tepkisini çekebilirlerdi. Bundan ötürü perde gerisinde kalıp, Meclis içinde etkili olmayı ve deneyimli devlet adamlarından Sait Paşa’nın kurduğu hükumeti dışarıdan etkilemeyi yeğlemişlerdi. Böylece üç başlı bir yönetim .çıkmıştı ortaya: bir yandan Padişah ve Saray, bir yanda Babıali bürokrasisi, bir yanda açık bir partiye dönüşme konusunda henüz bir karara varamamış olan İttihat ve Terakki Cemiyeti.

İlk çatışma, Babıali ile Cemiyet arasında, harbiye ve bahriye nazırlarını kimin atayacağı konusunda çıktı ve Cemiyetin baskısı üzerine istifasını veren Sadrazam Sait Paşa’nın yerine yine onun gibi, İngiliz yanlısı olarak tanınan Kamil Paşa getirildi (6 Ağustos 1908). Yeni rejimin ilk büyük bunalımı Kâmil Paşa Hükumetine rastladı: Ekim başlarında Bulgaristan, Bosna Hersek ve Girit, Osmanlı İmparatorluğundan kopuyordu. Bu arada rejime karşı muhalefet de örgütleniyordu. Muhalefetin bir kanadı, Prens Sabahattin’e bağlı olan liberallerdi ve 1908 Eylülünde Osmanlı tarihinde ilk açık siyasal parti olan Ahrar Fırkasını kurmuşlardı. Liberallerin dışında, Derviş Vahdet’ (1869-1909) gibi kişilerin çevresinde kümelenen şeriatçı bir muhalefet de giderek sertleşiyordu. Bunlar, kız okullarının açılması gibi Hüseyin Hilmi Paşa. Batılılaşma belirtilerine ittihatçılardaki dinsel duyguların zayıflığına ve Cemiyet üyelerinin bir çoğunun mason oluşuna tepki duyuyorlardı. Öte yandan, . tüm muhalefet gruplarının ortak karşı çıkış noktası, hala gizli bir cemiyet olan ittihat ve Terakki’nin büyük nüfusuydu: artık Meşrutiyet kurulduğuna göre, Cemiyet’in de açık bir siyasal parti haline gelmesi ve nazırların yalnızca Mebusan Meclisine sorumlu olması isteniyordu.

 

İttihatçılar bu muhalefete karşı tehdit ve şantaja başvururken, Avrupa’daki büyük devletler arası çekişmeler de Meşrutiyet rejiminin bunalımını ağırlaştırıyordu. ittihatçılar başlangıçta İngiltere ile Almanya arasında tarafsız görünmeye çok dikkat etmişlerdi; ama eğitimlerini Alman askeri kurumlarında yapmış olan bazı ittihatçıların, Alman yanlısı olduğu da biliniyordu. Buna karşılık, Kamil Paşa yanında, Derviş Vahdeti, Mizancı Murat ve “Serbesti” gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat gibi- muhalifler açıkça İngiliz yanlısı idiler. İngiltere, Kamil Paşa iktidarını Cemiyet’e karşı güçlendirmek istiyordu. Bu durum kısa sürede Kamil Paşa-Cemiyet çatışmasına yol açtı, ve Paşa güvensizlik oyu ile düşürülerek yerine ittihatçılara daha yakın olan Hüseyin Hilmi Paşa (1855-1923) atandı. Bu Cemiyet için küçük çaplı bir zaferdi, ama muhalefetin de daha sertleşmesine yol açmıştı. “Serbesti” de, eski memurlardan şantaj yoluyla para alındığı ileri sürülüyordu. Bundan hemen sonra, gazetenin başyazarı Hasan Fehmi, Sirkeci’de öldürüldü.

Hasan Fehmi’nin cenaze töreni (8 Nisan 1909) İttihatçılara karşı bir gösteri yürüyüşüne dönüşürken, Derviş Vahdeti de “İttihadı Muhammediye” adlı bir örgüt kurdu ve Volkan adlı gazetesinde ulemayı ve askerleri yönetime- karış kışkırtan yazılar yayımladı. `Serbesti’ gazetesinde de “Vatan bu hainlerin istibdat pençesinden kurtarılmalıdır” deniliyordu. Aynı zamanda, “bizi bizden çok düşünen” İngilizlerin öğütleri aktarılıyordu: Cemiyet “izale” olur da Kamil Paşa döneminde olduğu gibi Avrupa’nın güveni geri gelirse, ülkede birçok “şirketler, fabrikalar” kurulurdu. Bu hava içinde, Taş kışladaki 4. Avcı Taburuna bağlı erler 13 Nisan (31. Mart. 1325) 1909 sabahı ayaklandılar ve kendilerine katılan başka birliklere bağlı askerlerle birlikte Meclis’i kuşattılar. Öğleye doğru isyancılara ulemanın ve ilmiye öğrencilerinin bir kesimi de katıldı. İsyancıların ellerinde İttihadı Muhammediye’nin yeşil bayrakları vardı. Ne Hilmi Paşa Hükumeti ne de Ahmet Rıza’nın Başkanlığındaki Mebusan Meclisi ayaklanmaya karış direnebildi. Bu arada isyancılar, bir mebusu, Adliye Nazır. Nazım Paşa da içinde olmak üzere, birkaç paşa ve subayı öldürdüler, kendileri de birkaç kayıp verdiler.

Hüseyin Hilmi Paşa’nın istifasından sonra, ittihatçılara karşı olan Tevfik Paşa (1845-1936) Sadrazamlığa getirildi, “Tanin” gibi ittihatçı gazetelerin matbaaları yağmalandı; denetimi bütünüyle elden kaçıran ittihatçılar kaçmak, saklanmak zorunda kaldılar. Ancak, Selanik’te, koyu Alman yanlısı olarak bilinen Mahmut Şevket Paşa komutasındaki fil. Ordu, Tevfik Paşa hükumetini tanımayı reddetti. Ayaklanma haberi Selanik’e ulaşır ulaşmaz, Mahmut Şevket Paşa ile Cemiyet önderleri bir toplantı yaptılar ve bir ordu kurarak İstanbul’a yürümeye ve ayaklanmayı bastırmaya karar verdiler. Toplantıda bulunan Mustafa Kemal’in önerisiyle bu orduya Hareket Ordusu adı verildi: Önce Hüseyin Hüsnü Paşa’nın komuta ettiği’ ve kurmay heyetinde Mustafa Kemal’in yanı sıra Enver ve Cemal Beylerin de bulunduğu Ordu’nun başına Yeşilköy’de Mahmut Şevket Paşa’nın kendisi geçti. Bu arada, ortaya çıkan iktidar boşluğunda Abdülhamit yeniden dizginleri eline almaya girişmiş ve bunda kısmen başarılı da olmuştu. Bu ortamda Hareket Ordusu istanbula yaklaşırken, İngiliz Elçiliğinin ve Hükumet’in, Ordu’yu “Anayasa’nın ihlal edilmediğine” ikna etmek ve geri çevirmek üzere yolladığı heyetler başarılı olamıyordu.

 

Hareket Ordusu 23 Nisan gecesi İstanbul’a girdi, Taksim ve Kurtuluş çevresindeki kanlı, ama kısa süreli çarpışmalardan sonra denetimi tümüyle ele geçirdi. Derviş Vahdeti’yle birlikte. bir çok isyancı idam edildi. Beş gün sonra da II. Abdülhamit tahttan, indirildi ve yerine V. Mehmet Reşat çıkarıldı. Artık, geçici bir süre için de olsa, yeni bir güç dengesi kurulmuştu. Sadrazamlığa yine Hüseyin – Hilmi Paşa getirildi; ama Paşa gerçek iktidara sahip değildi. Cemiyet’in de eski nüfuzu çok sarsılmış, İstanbul örgütü dağılmıştı. Özellikle Cemiyet’in ayaklanmaya hiç direnememiş olan sivil önderleri eski etkinliklerini yitirmişlerdi. iktidar, başkentte ve ülkede asayişi yeniden kurmaya girişen Ordu’nun ve -onu temsil -eden Mahmut Şevket Paşa’nın eline geçmişti. Bu, Mahmut Şevket Paşa’nın hiç yasal dayanağı Olmayan ve. Hükumetle Harbiye Nezaretinin denetimi dışında kafan Ordu’nun Genel Müfettişliği” görevini üstlenmesi ve sıkı yönetimin iki yıl daha uzatılmasıyla da kesinleşmişti. Paşa, İttihatçılara yakın olmakla birlikte, Cemiyet üyesi değildi. Bu süre içinde toparlanmaya çalışan Cemiyet, 1909 ortalarında, Selanik Mebusu -Cavit- Bey’in (1875-1926) Maliye, Talat Bey’in de, Dahiliye Nazırlıklarına 246 atanmasını sağlayabilmişti.

Bu ittihatçıların ilk Nazırlık deney’ idi, ittihatçılar, Meclis içindeki çoğunluklarından yararlanarak Hükumet ve Ordu üzerinde yeniden denetim kurmaya giriştiler. Bu arada, mali durumun bozukluğu ve Ordu-Cemiyet çatışması, muhalefetin yeniden güçlenmesi için uygun bir ortam yaratmıştı. 1910’dan sonra muhalif gruplar birleşme yoluna gitmişler ve 21 Kasım 1911’de Hürriyet ve itilaf Arkasını kurmuşlardı. Fırka’nın kuruluş amacı, Cemiyet’in iktidar tekelini kırarak Meclisi Mebusan) bir “meclisi mensuban” olmaktan kurtarmaktı. Önde gelen üyeleri arasında eski ittihatçı, Melami tarikat’ üyesi Miralay Sadık (1860-1940), Damat Ferit Paşa (1853-1923), Sinop Mebusu Dr. Rıza Nur (1879-1943) ve imparatorluktaki gayrimüslim, Arap, Arnavut unsurların temsilcileri vardı. işlerinden atılanlar, kadroları kaldırılanlar, asker emeklileri, Cemiyet’i dinsizlik, masonluk ve siyonistlikle suçlayan ulema ve hocalar da Hürriyet ve itilaf’a katılmışlardı. Muhalefetin eyaletlerde, hatta Cemiyet’in kalesi sayılan Makedonya’da bile güçlenmesi karşısında, Talat, Bey’in Dahiliye Naim olduğu hükumet ‘baskıyı arttırıyordu. Ama muhalefetin şiddetlenmesi karşısında, Talat Bey Dahiliye Nazırlığından çekilmek zorunda kalmıştı.

Buna karşın, ittihatçılar, 1912’de yapılan Mebusan Meclisi seçimlerini büyük bir çoğunlukla kazandı; Cemiyet bu amaçla seçimlerde baskı ve şiddet yöntemleri uyguladığı kadar -bu seçimler “Sopalı Seçim” olarak anılacaktır- seçmenlere “imtiyaz ve rüşvet vaatleri”de vermişti. Bir yandan da, toplantı ve basın özgürlüklerini kısıtlayan yasalar’ kullanılarak muhalefetin propaganda olanağını kısıtlanmıştı. Muhalefet artık Anayasa sınırlar’ içinde ittihatçılarla mücadele edemeyeceğine karar vermişti. 1912 Mayısında, itilafçılara bağlı subaylar “Halaskar Zabitan . Grubu” (Kurtarıcı Subaylar) adıyla bir örgüt kurarak hükumete nota verdiler. Önce ittihatçılara karşı olan Ahmet Muhtar Paşa (1839-1918), kısa bir süre sonra da ittihatçıların baş düşmanı Kamil Paşa Sadrazam oldu. Mahmut Şevket Paşa’nın yerine Nazım Paşa Harbiye Nazırlığına getirildi. ittihatçılar iktidardan düşmüşlerdi. Ama bu sırada Trablusgarp ve Balkan Savaşlarının patlak vermesi ve Kamil Paşa Hükumetinin acil kalarak barış yapmaya ve belki de Edirne’yi teslim etmeye karar vermesi, Cemiyet’e yeni bir fırsat veriyordu. Bu hava içinde, Talat Bey’in inisiyatifiyle ittihatçılar gizli bir toplantı yaptılar. Bu toplantıya, Talat Bey’in dışında, Enver Bey, Fethi (Okyar) (1880-1943), Mithat Şükrü Bleda (1874-1956), Dr. Nazım (1870-1926), Cemal Bey, Ziya Gökalp (1876-1924) ve Mısırlı Prens Sait Halim Paşa (1863-1921) gibi -önde gelen Cemiyet üyeleri katıldılar. Toplantıda Enver Bey’in ısrarlarıyla hükumetin devrilmesi kararlaştırıldı; Enver Bey, bunun nasıl yapılacağı sorusuna, “Yanımda bulunacak 60 fedakar arkadaşla ben bu işi memnuniyetle yaparım” diyordu.

23 Ocak günü Cemiyet’in Nuruosmaniye Caddesindeki merkezinden Enver Bey ve arkadaşları yolda onlara katılan bir kalabalıkla birlikte, Hükumet’in toplantı halinde olduğu Babıali’ye gittiler. İttihatçıların ünlü hatipi Ömer Naci (1880-1916) Babıali de yaptığı heyecanlı bir konuşmayla, Hükumeti koruyan muhafız taburunun tarafsız kalmasını sağladı. Enver Bey, Yakup Cemil ve arkadaşları, gürültüler üzerine koridora çıkan Nazım Paşayı öldürdükten sonra, Nazırların toplantı yaptığı odaya girerek, “Millet sizi istemiyor, istifa ediniz!” dediler. Kamil Paşa’dan istifa dilekçesini alan Enver Bey, Padişah’ın yanına çıkarak Mahmut Şevket Paşa’nın Sadrazamlığa getirilmesini istedi. Sultan Reşat, bu teklifi hemen kabul etti. Yeni Hükumette Sait Halim Paşa, önce Şurayı Devlet Reisi, sonra da Hariciye Nazır’ oluyor, Dahiliye Nazırlığına ittihatçı Hacı Adil Bey (1869-1935) getiriliyor, Cemiyet’in asker üyeleri arasında eri önde gelen kişilerinden Cemal Bey de, İstanbul Garnizon Komutanı oluyordu. Bundan sonra, Enver Bey, aynı zamanda Harbiye Nazin da olan Mahmut Şevket Paşa’nın da tam desteğiyle, ordu içinde tasfiyeye girişti. Bu arada, 26 Mart 1913’te, kısmen Enver Paşa’nın yanlış bir taktiğinden ötürü Edirne düştü. 12 Haziran’da ise Mahmut Şevket Paşa bir suikastte öldürüldü. Yeni hükumet Sait Halim Paşa tarafından kuruldu. Ama asil güç, Dahiliye Nazır’ olan kurnaz politikacı Talat Bey’in ve Cemiyet Merkezi Umumisi’nin elindeydi. 22 Temmuz’da Edirneyi geri alan Enver Bey ile İstanbul Muhafız’ Cemal Bey de kısa bir süre sonra Harbiye ve Bahriye Nazırlıklarına getirileceklerdi. k Dünya Savaşının sonuna kadar imparatorluk Talat-Enver-Cemal üçlüsünce yönetilecekti.

 

Yorumlar

Free Porn Video